Kadına yönelik şiddet ve medya ilişkisi: Hakan Erdem'den farkındalık dolu mesajlar
Yazar ve gazeteci Hakan Erdem: 'Medya bilinçli olarak şiddeti yeniden üretiyor'
Akademik Temelli Bir Eser: “Kadına Yönelik Şiddet ve Medya”
Gazeteci-yazar ve Adalet Bakanlığı Değer Dergisi Yazı İşleri Müdürü Hakan Erdem, akademik bir temele dayandırdığı “Kadına Yönelik Şiddet ve Medya” adlı kitabı ile medya dilinin toplumsal şiddet üzerindeki etkilerine dikkat çekiyor. Kitap, medya profesyonelleri için etik sorumluluğu ve haberciliğin toplumsal etkilerini sorgulayan güçlü bir kaynak olarak öne çıkıyor.
Kitabın hayata geçirilmesinde medya dünyasında yükselen bir isim olan Gözde Şahin de önemli bir rol oynadı. “Gözde Şahin’le İşte Proje” programı ile tanınan Şahin, bu özel röportajda Erdem’in deneyimlerini ekranlara taşıyarak toplumsal farkındalığa katkı sundu.
Kitap Fikri Nasıl Ortaya Çıktı?
Hakan Erdem, kitabın çıkış noktasını şu sözlerle anlattı:
“Selçuk Üniversitesi’nde gazetecilik yüksek lisansı yaparken tez konum kadına yönelik şiddetin basında sunumuydu. Danışman hocam Prof. Dr. Bünyamin Ayhan’ın yönlendirmesiyle, üç yıllık tez çalışmamı bir yıllık süreçle kitaba dönüştürdüm. Toplamda dört yıl süren bu çalışma, toplumsal farkındalık adına önemli bir adım oldu.”
“Medya Bilinçli Olarak Şiddeti Yeniden Üretiyor”
Günümüzde medyanın, şiddet içeriklerini reyting ve tıklanma uğruna bilinçli şekilde yaydığını belirten Erdem, şu değerlendirmeyi yaptı:
“Medya artık ideolojik bir güç. Reyting uğruna değerlerden vazgeçiliyor. Kadına yönelik şiddet haberleri dramatize edilerek sıradanlaştırılıyor. Bu da toplumda duyarsızlığa yol açıyor.”
Erdem, habercilerin özellikle kadını değil failleri görünür kılması gerektiğini, etik kurallar çerçevesinde hareket etmeleri gerektiğini vurguluyor.
Şiddet Haberlerinde Hatalı Dil: Neler Yapılmamalı?
Erdem’e göre medya dili şiddeti meşrulaştırabiliyor:
“Aşk cinayeti” gibi başlıklar, şiddeti romantikleştiriyor.
“Dokuz yerinden bıçaklandı” gibi detaylar, şiddeti sıradanlaştırıyor.
Kadının ismini açıkça verirken failin gizlenmesi, ciddi bir etik problem yaratıyor.
“Haber dili duyarlı, toplumsal cinsiyet eşitliğini gözeten, mağduru değil failin davranışını merkeze alan bir çerçevede olmalı.”
Haberci Nerede Durmalı? Mağdurun Değil, Failin İsmi Verilmeli
Erdem, şiddet olayını aktarırken medya mensuplarının şu etik kurallara dikkat etmesi gerektiğini belirtiyor:
Mağdurun kimliği korunmalı, fail açıkça belirtilmeli.
Şiddet içeren görsellerden kaçınılmalı.
Başlıklar dramatik değil, bilgi odaklı olmalı.
“Bir erkek cinayeti daha” gibi fail odaklı başlıklar tercih edilmeli.
Kitapta Sunulan Çözüm Önerileri: Etik Kurul Şart
Hakan Erdem, çözüm için medya ve kamu iş birliğinin önemine değiniyor:
“Adalet Bakanlığı, RTÜK, Aile Bakanlığı ve İletişim Başkanlığı bir araya gelerek bağımsız bir etik kurulu oluşturmalı. Bu kurul, medya içeriklerini düzenleyici rol üstlenmeli.”
Ayrıca medya içerik üreticilerinin toplumsal cinsiyet eşitliği eğitimi alması gerektiğini de vurguluyor.
Genç Gazetecilere Tavsiyeler: “Değerlerden Ödün Vermeyin”
Medya sektörüne adım atacak gençlere ise şu sözlerle sesleniyor:
“Medyada şu an parasal kaygılar öne çıkıyor. Ama siz etik ilkelere sadık kalarak, kendi çizginizi oluşturun. Yalan haber yapmadan, değere odaklanarak bu mesleği sürdürmelisiniz.”
Medya Okuryazarlığı Müfredata Girmeli
Erdem, medya okuryazarlığının zorunlu ders haline getirilmesi gerektiğini şu sözlerle ifade ediyor:
“İlkokuldan itibaren medya okuryazarlığı ve toplumsal cinsiyet eşitliği eğitimi verilmeli. Bu bilinçle yetişen nesiller gelecekte şiddeti azaltacaktır.”
Kadının Medyada Nesneleştirilmesi: Toplumsal Saygıyı Zedeliyor
Medyanın kadını bir obje olarak sunmasının, kadın kimliğine ciddi zarar verdiğini vurgulayan Erdem:
“Kadın bedeni cinsel bir obje olarak kullanılmamalı. Reklamlar, programlar ve sosyal medya içerikleri kadınları bir meta haline getiriyor. Bu, kadının toplumsal saygısını da aşağı çekiyor.”
Televizyon Programları ve Dönüşüm Gerekliliği
Erdem, kadın hikâyelerinin dramatize edildiği programların dönüşmesi gerektiğini söylüyor:
“Kadınların başarılarını ve üretkenliğini öne çıkaran formatlar yaygınlaştırılmalı. Cesaret ve umut veren kadınlar ekranlarda daha fazla yer bulmalı.”
Toplumda Zinciri Kırmak: Farkındalık ve Eğitim Şart
Erdem, kitabını okuyan bireylerin şu farkındalıkla kitabı kapatmalarını hedefliyor:
“Her birey eşit haklara sahiptir. Annem, eşim, kızım nasıl benim sorumluluğumdaysa toplumdaki her kadına da aynı saygıyı göstermeliyim. Bu bilince ulaşan kişi, zinciri kırmış olur.”
Sonuç: Medya Değişirse Toplum Değişir
“Kadına Yönelik Şiddet ve Medya” kitabı, yalnızca bir akademik çalışma değil; aynı zamanda etik haberciliğin yeniden inşası için bir yol haritası. Hakan Erdem’in önerdiği yapısal dönüşümler, medya profesyonellerine ve kamuya önemli sorumluluklar yüklüyor. Toplumda kalıcı bir değişim için medya dili, eğitim ve bilinç düzeyinde topyekûn bir farkındalık şart.